Dünya Ekonomik Forumu'ndan Çarpıcı Enerji Raporu
Dünya Ekonomik Forumu (WEF), yapılan yeni bir anketle enerji arz sıkıntısının dünya genelinde önemli bir tehdit haline geldiğini ortaya koydu. Almanya, Hollanda ve Norveç gibi birçok ülkenin de yer aldığı çalışmaya katılan her dört ülkeden biri, enerji arzı sorununu kendileri için ilk 5 risk arasında gösteriyor.
Küresel Riskler Raporu'nun Detayları
WEF'in her yıl Davos'ta düzenlenen Yıllık Toplantıları öncesi yayımlanan Küresel Riskler Raporu, Nisan-Ağustos 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilen "Ulusal Risk Algıları" anketinin sonuçlarını içeriyor. Bu ankette 121 farklı ülkeden 11 binden fazla sektör liderine, "Önümüzdeki 2 yıl içinde ülkeniz için en büyük tehdidi oluşturması muhtemel beş risk hangileridir?" sorusu soruldu.
Enerji İhtiyacına Yönelik Endişeler
Ankete katılan 30 ülke, enerji tedarik sıkıntısını en büyük risklerden biri olarak tanımladı. Toplamda 34 maddeden oluşan risk listesi içinde, 9 ülke enerji arz sıkıntısını bİR numaralı risk olarak belirledi. Bu ülkeler arasında Zimbabve, Venezuela, Zambiya, Tayvan, Güney Afrika, Kırgızistan, Liberya, Lesotho ve Honduras bulunuyor.
Öne Çıkan Ülkelerin Risk Algıları
Enerji arz sıkıntısını ilk 5 risk arasında sayan diğer ülkeler arasında şunlar yer alıyor: Almanya, Avustralya, Çad, Kamerun, Ekvador, Gabon, Irak, Japonya, İzlanda, İrlanda, Mali, Malta, Laos, Meksika, Hollanda, Norveç, Moğolistan, Pakistan, Nijerya, İsviçre ve Özbekistan. Bu durum, listenin bir parçası olarak her dört ülkeden birinin enerji arz sıkıntısı konusunda endişelendiğini gösteriyor.
Küresel Risk Algısı ve Öneriler
Raporda, küresel risk, gerçekleşmesi durumunda küresel GSYH'nin, nüfusun veya doğal kaynakların önemli bir bölümünü olumsuz etkileyecek olayların meydana gelme olasılığı olarak tanımlanıyor. Enerji arzına yönelik endişelerin yanı sıra silahlı çatışmalar, biyolojik çeşitlilik kaybı, terör saldırıları gibi pek çok risk de listede yer alıyor.
WEF, ülkelerin istikrarsızlığı önlemek, güveni yeniden inşa etmek ve herkes için sürdürülebilir bir gelecek sağlamak amacıyla diyaloğa öncelik verilmesi, uluslararası ilişkilerin güçlendirilmesi ve işbirliğinin teşvik edilmesi çağrısında bulunuyor.