UNICEF'in Çarpıcı Raporu: 473 Milyon Çocuk İhtilaf Bölgelerinde Yaşıyor
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), 2023 yılında 473 milyondan fazla çocuğun ihtilaf bölgelerinde yaşadığını açıkladı. Bu rakamın 2024'te daha da yükselebileceği öngörülüyor. UNICEF'in yayımladığı rapor, çocukları etkileyecek krizlere dair önemli uyarılarda bulunuyor.
Çocuklar İçin Sistemlerin Güçlendirilmesi Gerekiyor
Rapor, çocukların haklarını ve refahını koruma konusunda sistemlerin yeniden düşünülmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Sadece hizmet sunumunu değil, sistem yaklaşımlarının da güçlendirilmesinin önemine vurgu yapılıyor. Bu yaklaşımlar, okulları ve toplulukları koruyan afet hazırlık çerçevelerinden acil durumlarda uyum sağlayabilen eğitim sistemlerine kadar geniş bir yelpaze içeriyor.
Çatışmalardan Etkilenen Çocuk Sayısı Artıyor
UNICEF raporunda, çocukların hakları ve refahının giderek tehdit altında olduğu vurgulanırken, dünya genelinde 473 milyon çocuğun ihtilaf bölgelerinde yaşadığı bilgisine yer verildi. 1990'larda %10 seviyesinde bulunan çatışmadan etkilenen çocukların oranı, günümüzde neredeyse iki katına çıkarak %19’a ulaşmış durumda.
Ekonomik Zorluklar ve Borç Yükü
Ekonomik duruma dair uyarılarda bulunan rapor, yaklaşık 400 milyon çocuğun borç yükü altında ezilen ülkelerde yaşadığını belirtiyor. Rapor, 34 Afrika Birliği ülkesinden 15’inin eğitim bütçesinden daha fazlasını borç ödemelerine ayırdığını aktarıyor.
İklim Değişikliği ve Çocuklar
Çevre ve iklim değişikliğine dair endişeleri de dile getiren rapor, çocukların fizyolojik ve gelişimsel özellikleri nedeniyle iklim değişikliğinden orantısız bir şekilde etkilendiğine dikkat çekiyor. Örneğin, 5 yaş altı çocuklar, iklim değişikliğiyle bağlantılı küresel hastalık yükünün %88’ini taşıyor.
Küresel Yönetimin Önemi
Son olarak, rapor küresel yönetimin önemi üzerine odaklanıyor ve yeni krizlerin bu yönetim anlayışını zorlayacağına dair öngörülerde bulunuyor. Ülkelerin, ortak zorluklara karşı uyumlu bir yanıt oluşturup oluşturmayacağı sorgulanıyor. Rapor, çocuklar için ilerlemenin, küresel ve ulusal önceliklerin daha uyumlu hale getirilmesini gerektirdiğini belirtiyor.