Nafaka talepleri ve boşanma davaları, Yargıtay'ın son emsal kararıyla yeni bir boyut kazandı. Bu olayda, Samsun'da yaşanan bir çiftin evlilik birliği temelden sarsıldı ve karşılıklı boşanma davaları başlatıldı. Ancak işler, beklenmedik bir şekilde gelişti.
Yerel mahkeme, kadının eşinin annesine hakaretlerde bulunması ve bu hakaretlere erkeğin tepkisel nitelikte karşılık vermesi nedeniyle çiftin boşanmasına ve kadına yoksulluk nafakası bağlanmasına karar verdi. Ancak işte burada Yargıtay devreye girdi.
Yargıtay'ın kararı, yerel mahkemenin verdiği kararı bozdu. Gerekçe olarak, kadının eşinin annesine sürekli ve ağır biçimde hakaret ettiği, erkeğin ise tepkisel olarak karşılık verdiği belirtildi. Bu durum, nafaka talebinin reddedilmesine yol açtı.
Bu emsal karar, nafaka talepleri konusunda yeni bir perspektif sunuyor ve yargının, her boşanma davasını ayrı ayrı incelemesi gerektiğini vurguluyor. Boşanma davaları artık sadece çiftler arasındaki ilişkiyi değil, davranışları ve etkileşimleri de dikkate alarak sonuçlandırılacak gibi görünüyor. Bu da nafaka taleplerinin daha hassas bir şekilde ele alınmasını gerektirebilir.
Yargıtay'ın bu önemli kararının gerekçesine göre, erkeğin tam anlamıyla kusurlu bulunmasının haksız olduğu vurgulanmaktadır. Kararda, "Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda, davalı-davacı kadının tam kusurlu olduğunun kabulü ile tam kusurlu kadın tarafından açılan birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekir." şeklinde bir açıklama yapılmıştır.
Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesine göre, boşanma sonucu yoksulluğa düşecek tarafın, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla diğer taraftan mali gücü oranında süresiz nafaka talep edebileceği hatırlatılmıştır. Ancak bu emsal niteliğindeki kararın gerekçesine göre, davacı kadının "tam kusurlu" olduğu belirlenmiştir.
Kararın özünde, "Tam kusurlu kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilemez. O halde, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken kabulü doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir." ifadesi yer almaktadır. Bu karar, nafaka davalarında kadının kusur durumunun dikkate alınması gerektiğini ve adaletin tam anlamıyla sağlanabilmesi için özel bir incelemenin gerektiğini vurgulamaktadır.