Türkiye'nin Spitsbergen Anlaşması'na katılmasıyla beraber Arktik bölgesindeki stratejik ve aynı zamanda bilimsel faaliyetlere de yeni bir boyut kazandırdı. Bu eylem, küresel ısınmanın etkileriyle birlikte potansiyel fırsatları dikkate alınarak yapıldı.
Türkiye, Kuzey Kutbu bölgesindeki varlığını güçlendirmek amacıyla 2022 yılında Spitsbergen Anlaşması'na katışım gösterdi. Bu önemli gelişmeyle beraber, Türkiye'nin Kuzey Kutbu'na ilgisini ve bölgede bulunan stratejik hedeflerini ortaya koyuyor. Peki bu anlaşma Türkiye açısından ne anlama geliyor ve bu hamle uluslararası sahneyi nasıl etkileyecek? İşte yanıtı..
Spitsbergen Anlaşması'nın Önemi:
1920 yılında Paris'te imzalanan Spitsbergen Anlaşması, kuzey Norveç'e bağlı Spitsbergen takımadalarındaki haklarını düzenliyor. Anlaşma, bölgede çıkarları olan ülkelerin doğal kaynaklardan yararlanmaları ve bilimsel araştırma yapma haklarını tanıyor. Türkiye'nin anlaşmaya katılımı Arktik bölgedeki siyasi ve ekonomik nüfuzunu artırma potansiyeli taşıyor.
Bu anlaşmaya katılmak, Türkiye'nin Kuzey Kutbu bölgesinde bulunan bilimsel ve ekonomik faaliyetleri genişletme stratejisiyle uyumludur. Küresel ısınma ve aynı zamanda iklim değişikliğinin etkisi ile beraber bölgedeki deniz buzunun azalması, yeni ticaret yollarının oluşmasına, doğal kaynaklara erişimin artmasına neden oluyor.
Anlaşmaya katılan Türk vatandaşları, Kuzey Kutbu'na sadece 1000 kilometre uzaklıkta bulunan ve Norveç egemenliği altındaki Spitsbergen takımadaları karasularında mülkiyet ve ikamet haklarına sahip olacak.
Bilimsel ve ekonomik alanda fırsatlar:
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından bölgedeki araştırmalar hızlandırılmaya başlandı. Spitsbergen, zengin balıkçılık ve aynı zamanda da maden kaynaklarına sahiptir. Ayrıca bölgenin hidrokarbon rezervleri Türkiye'nin enerji ihtiyacı açısından da büyük bir potansiyel sunmaktadır.
